::::KÜÇÜKÇEKMECESPOR::: EL ELE HEP BERABER 3.LİGE
  İLÇEMİZİN TARİHİ
 

Küçükçekmece, İstanbul
 

Küçükçekmece, İstanbul'un batısında aynı adlı gölün çevresinde kurulmuş bir ilçedir. 1987 yılında, ikisi köy (Kayabaşı ve Şamlar), 25'si mahalle olmak üzere toplam 27 yerleşim yeri Bakırköy ilçesinden ayrılarak kurulmuştur. Bugünkü sınırlarına, 1992'de Avcılar'ın, 2009'da Başakşehir'in ilçe olmasıyla kavuşmuştur. 2009 itibarıyla 21 mahalleden oluşmaktadır.

İsmi

Küçükçekmece adinin kaynağı konusunda, tarihçiler arasında değişik görüşler mevcuttur. Hakkı Raif Ayyıldız bir yazısında; bölgenin Küçükçekmece adını almasını şöyle anlatmaktadır:

"Batağa gayet kalın kazıklar çakılmış ve aralarına halatlar gerilmiştir. Yolcular büyük bir sala dolar, salcılar da salı çeke çeke kanalın öte yakasına yüzdürüp götürürlerdi; bunlardan ötürüdürki, iki gölün geçitlerine "Küçükçekmece" ve "Büyükçekmece" adları verilmiştir.

"Çekme" adı, bu bölgede olan çöküntülere bağlanmaktaysa da, gerçeğe en yakın varsayımın, göle giren balıkları tutmak için kanala konmuş olan ve yukarı çekilerek açılan kafesli setlerden dolayı verilmiş olduğu söylenebilir. Kaldı ki, eski Osmanlı Vakıf defterlerinde de bölge "Çekmek-i Küçük"olarak anılmaktadır.

Öte yandan "küçük" olarak adlandırılan göl, gerçekte "büyük" olarak adlandırılandan daha büyüktür. Adlandırmadaki bu terslik, göller üzerindeki köprülerin uzunluğuna da bağlanabilir.

Tarihi

Küçükçekmece'nin yüksek kesimlerinde Rhagion adlı bir bölge vardır. Roma İmparatorluğu'nu Bizans'a bağlayan en önemli yollarından Via Egnatia, Rhagion'dan geçerdi. Yüzyılın ortalarında büyük bir deprem nedeniyle, bunların yıkıldığı çeşitli kaynaklarda ifade edilmiştir. Küçükçekmece İlçesinin en eski yerleşim yeri, Küçükçekmece gölünün kuzey kesiminde bulunan Yarımburgaz mağaralarıdır. Buralara paleotik çağdan itibaren yerleşme başlamıştır. İstanbul'da ilk yerleşim izlerinin rastladığı yerlerden biri Yarımburgaz mağaraları olup yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda Avrupalıların Atalarının buradan hareket edip göç ettikleri olgularına rastlanmıştır.

Geçmişi Paleotik çağa uzanan bu bölgedeki tarihi yerler: günümüz öncesi 730.000 ila 130.000 yılları arasını kapsayan Yarımburgaz Mağaraları, M.Ö.2.Yüzyıl-M.S.2. yüzyıllar arası Rhagion Kitabeleri, Yavuz Sultan Selim'in has defterdarı Abdül Selami Bey Türbesi Tekke ve Zaviyesi, 17.Yüzyıl Mimar Sinan Köprüsü ve 18.Yüzyıl Küçükçekmece Meydanı Çeşmesi'dir.

Bathynius’tan Rhegion'a Küçükçekmece

Bugünkü Küçükçekmece’nin bulunduğu yerde, yada bir bölümünde kurulmuş olan en eski yerleşimin, Bathonea olduğu sanılmaktadır. Roma İmparatorluğu’na bağlı bir mahalle olan Bathonea, yari tam olarak saptanmamış olsa da yapılan araştırmalar, Küçükçekmece sınırları içinde olduğunu göstermektedir.

Ancak Roma İmparatorluğu’nun dağılmasıyla Doğu Roma’nın merkezi olan Bizans’ın önemi gittikçe artar. Hıristiyanlığın saray tarafından da benimsenmesiyle, çevresi da gelişmeye başlar.

Bu süreçte, Küçükçekmece’nin yüksek kesimlerinde Rhegion adlı bölge vardır. Rhegion’a ait en eski bilgilere, M.ÖII. Yüzyıla ait kaynaklarda rastlanmaktadır. Roma İmparatorluğu’nun en önemli yollarından biri olan Bizaqns’ı Avrupa’ya bağlayan Via Egnetia, Rhegion’dan geçerdi.

Rhagion, Bizans’ın doğal uğrak yeri olduğu gibi ticaret yeriydi de. Bizanslı yöneticiler, şehrin nüfus artışını engellemek ve güvenlik için batıdan gelen malları Rhegion’a indirip teslim alır, böylece gelenlerin şehre girmeleri engellenirdi. Bu nedenle Rhegion, (Trakia-Trakya)üzerinden Avrupa’ya bağlanan yolda önemli bir uçi rehşi konumuna gelmiştir."Via Egnatia" yani "Anayol, iki atlı arabanın rahatlıkla geçebileceği biçimde genişleterek, kaba taşla döşenmiştir. Keza, Bizans’a gelen elçiler ve savaştan dönen komutanlar, burada karşılanır ve ağırlanırdı.

6. yüzyılda yaşayan Myrinalı Agothias, Rhegion’un bir liman, yani demirleme yeri olduğunu bildirmektedir. Bununla birlikte, Theodsisus’un 4368’de yayımlanan kanunlarından "Cordex Thodosianus"un bir tanesi de burada ilan edilmiş olmasından dolayı araştırmacılar, o çağlara aitbir yazlık sarayın burada inşa edilmiş olabileceğini düşünmektedirler.

Thephanes’e (752-818) göre, 557 ya da 558’de İstanbul’da olan deprem sonrası büyük bir yıkıma uğramış, üstelik burada bhulunan Aziz Stratonikos ve Kallinikaos kiliseleri yıkılmıştır.

9. yüzyılda Bizans Kralı V. Leon devrinde (813-820) Rhegion, Bulgar Kralı Krum’un (803-814) sakdırısına uğrar. Bulgarlar, Bizans surlarına kadar gelirler. Yolları üzerindeki Rhegion’u yakıp yıkarlar. Ancak I.Basileios’un (867-886) başa gelmesiyle bu saldırılar sonbulmuş, I.Basileios kendi şahsi hazinesiyle şehri yeniden kurmuş, çökmek üzere olan Aziz(Hagios) Petros Kilisesi!ni temeline kadar yıkarak yaptırmış, Kallenikos Kilisesi’ni yaniden inşa etmiştir. Ayrıca tarihçiler, Küçükçekmece Köprüsü’nün de asıl yapısını I.Basileios’un yaptırdığını söylemektedirler. İmparator I.Basileios, sarayın günlük sıkıcı yaşamından uzaklaşmak için Rhegion’a gelip, her türlü hayvanın yaşadığı ormanda avlanıyordu da..Zaten I.Basileios’un 886’da ölümüne de, bu ormanda avlanırken iri boynuzlu bir geyik tarafından düşürülmesi sebep olmuştur.

10. yüzyılda Türklerin Rumeli’ye geçmelerine kadar Bulgar akımları devam etmiştir. 11. yüzyılın sonlarında (1096-1230) Haçlı seferleri ve Peçenek akımları nedeniyle Rhegion zarar görmüştür.

12. yüzyılda dördüncü Haçlı seferi ile Latin İmparatorlar dönemi başlayınca, Küçükçekmece ve yöresi de Latin İmparatorluğunun bir parçası oldu.Bizans İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise, dede ile torun iki Andronikoslar arasındaki iktidar mücadelesinde, Rhegion’un adının sıkca geçtiği görülmektedir.II. Andronikos 1327’de torunu ile bir uzlaşmaya varmak için Rhegion’a bazı adamlarını göndererek onun burada yargılanmasını istemiştir. Bu tarihi olay XI V, yüzyıl başlarında Rhegion’un henüz önemini korumakta olduğunu göstermektedir.

Nevar ki, kısa bir süre sonra Bizans İmparatorluğu’nun son yıllarında artık Rhegion önemsiz bir köyden ibaretti.Köprüsü ise iyice yıkılmıştır.

1452’de Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından evvel Rhegion’da konakladıkları tarihçiler tarafından belirtilmektedir. Hatta aynı tarihlerde, Region’da yaşayan müslümanlar "Fatih" adıyla bir cami yapmışlardır. Fatih’in İstanbul’u almasının ardından, eski bir Rum köyü olan bölgeye Türkler yerleşmişler ve nüfusun yarısına yakınını oluşturmuşlardır.

Osmanlı için, yaşanan yüzyılın en önemli sefer ve kervan yolunu oluşturduğu için bölgenin gerçek yerleşimini bu dönemde gerçekleşti. Önce köprü onarıldı ve köy içine bir kervansaray yapıldı. Aynı zamanda gölün kenarına yerleşen Türkler, mezarlıklarını da yamacın üst kısmına yaptılar. Böylesine önemsenen Rhegion’un imarında ve gelişmesinde en büyükkatkıyı da burada yaşayan Kanuni Sultan Süleyman’ın başdefterdarlığını yapan Abdüsselam Çelebi’nin yaptığını araştırmacıların bulgularından anlıyoruz.Osmanlı egemenliğinin ilk yıllarında buraya her ne kadar "Çekme-i Sagir" dense de, ardından gelen süreçte "Çekme-i Küçük" kasabası olarak anılacaktır.

Osmanlı Döneminde yazılmış bir çok batılı kaynakta bu köprü, "Küçük Köprü" anlamında "Ponte Piccolo" adıyla geçer.

1509’da yaşanan aralıklı olarak 47 gün süren şiddetli bir deprem sonrası da büyük hasar gören Çekme-i Küçük’de bir çok insan bina altında kaldı. Bu deprem sonrası hasara uğrayan Küçükçekmece Köprüsünün tamiri için, bazı belgelere göre/1498/99) sürekli altı kişilik bir ekibin görev aldığı anlaşılmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın başdefterdarlığını yapan Abdüsselam Çelebi’nin yaptığını araştırmacıların bulgularından anlıyoruz. Abdüsselam Çelebi Küçükçekmece’de bir medrese ile bir zaviye-imaret yaptırmıştır. Oradaki bazı mülklerini de bu kuruma vakfetmiştir. Zaten ölümünün ardından imaret ve medresenin yanına gömülmüş, mezarı üzerine bir türbe inşa edilmiştir.

16.-17. yüzyıllarda Osmanlı Hanedanlığı da Bizanslılar gibi burada avlanıyorlardı.

Çekme-i Küçük’ü 16.-19. yüzyıllarda Trakya üzerinden gelen yabancı seyyahların kitaplarında da bulmak mümkündür. Çünkü genellikle yabancı elçilik heyetleri burada karşılanır ve buradan uğurlanırdı.

1553’de buradan geçen H.DERNSCNWON, geceyi burada kagir bir handa geçirir. Dönüşünde de burada kalmıştır. Aynı yıllarda elçi A. Ghislen’de Busberg, Çekme-i Küçük’de önlerinde tutulan balıkları yediklerini yazmaktadır.

Çekme-i Küçük’e gelen ve burada konaklayan, izlenimlerini yazan başlıca elçi ve Seyyahlar şunlardır;

Joseph Von Lamberg, Niklas Jurischitz (Avusturya), H. Dernchvvam, A. Ghislen de Busberg (Almanya), Philippe du Fresne-Canaya (Fransı), J. Von Sinzerdorff, Hans Ludvving Von Kuefstein (Avusturya), Evliya Çelebi (Türk), A. Galland (Fransı), Dr. J. Covel,Lady Montagu (ingiltere).

Büyük Türk seyyahlarından Evliya Çelebi, 1657 yılında Çekme-i Küçük’ü anlatırken, Kalesinin çok harap olduğunu kasabanın altı yüz evli, bağların ve bahçelerinin bulunduğu bir yer olduğunu belirtir. Ayrıca gölün sularının da Tuna’dan geldiğini ve Tuna’ya mahsus morina, mersin ve çika balıklarından bahseder.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki egemenliğinin arttığı bu dönemlerde Çekme-i Küçük, artık kenti koruyan ön karakol durumundan çıkmış, bu nedenle de kalesi onarılmamıştır. Fakat buna karşılık, kentin dışında "taşra"nın başlangıç sınırı olmuştur.

III. Selim ve II. Mahmut devrinde başlayan yenileşme akımı ile 19. yüzyılın başlarında özellik ordunun kendi ihtiyaçları için, Türk Harb sanayiinin en önemli tesisi olan Büyük Azatlı Baruthanesi, gölün kuzeydoğusunda kurulmuştur. Söz konuşu baruthane, 19. yüzyılın sonlarına kadar da faaliyetini sürdürmüştür.

1828-30 kışında. II. Mahmut Türk-Rus savaşında Çekme-i Küçük’e bir buharlı gemiyle gelerek avlanmış ve Barutçubaşı Köşkü’nde gecelemiştir.

Bu güzel balıkçı sahil yerleşim yerinin kesin çöküntüsü 1877-78 savaşında olmuş, Yeşilköy’e kadar ilerleyen Rus ordusu, kasabanın doğusunda karargah kurmuş, bunun sonucu Çekme-i Küçük büyük hasar görmüştür.

Evet; tarihi boyunca çok önemli bir yerleşim yeri olan Çekme-i Küçük, aynı zamanda İstanbul’un başlangıcıdır da. Üstelik önemli bir harp sanayiini içinde

barındıran Çekme-i Küçük’te, 19. yüzyıl sonlarında Fransız sermayesi ile bir kibrit fabrikası da kurulmuş, ancak istenilen verim alınamadığı için çalışmaları durdurulmuştur.

Osmanlı ’nın 1876 devlet yıllığında Çatalca Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi olan Çekme-i Küçük, 1877’de kazanın çevresinde çıkan yangın sonrası,ağaçlarla dolu ormanlık alan yok olmuş ve nüfusu azalmaya başlamıştır.

1908’de Makriköy’e bağlı bir köy haline gelen Çekme-i Küçük. 1921de Balkan Savaşı sonrası 15-20 hane Bulgaristan göçmeninin gelmesiyle, 75-90 hanelik bir köy olmuştur. 1923’te Cumhuriyet’le birlikte mübadele ile giden Rumlar’ın yerine Yunanistan’dan gelen Türk/Müslüman göçmenler yerleşmiştir. 1928’de ise Rusya’dan göç eden küçük bir Kazak topluluğu gelmiştir. Bunların gölde çok başarılı havyar yetiştiriciliği yaptıkları bilinmektedir. Ancak daha sonra bu göçmenler buradan ayrılmıştır. 1935’de ikinci bir Yunanistan göç dalgası ile gelenleri, 1954’te Yugoslavya ile Bulgaristan’dan gelenler takip etmiş, ayrıca 1960’da Kastamonu ve çevresi Ermenileri’nden de buraya göçenler olmuştur.

Cumhuriyet ve Küçükçekmece

Küçükçekmece Gölü’nün ilginç bir o kadar da kendine has özelliklerinden birisi de;gölün çevresindeki meskun yerlerin,oranın çiftlik sahiplerinin adlarıyla anılmasıdır.

Eski Baruhane arazisi, 1908’den sonra satılarak,dönemin önemli politik önderlerinden Selanikli Resneli Niyazi Bey’in mülkü olmuştur. Arif Soğuksu’ya ait çiftliğin yeri,bugün de Soğuksu olarak anılır. Gölün karşısında Firuz Ağa’ nın çiftliği bulunmaktaydı ve bu bölge de halen Firuzköy olarak anılmaktadır.

Ancak Türkiye, her geçen gün büyüyor, gelişiyor ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak için hızla ilerliyordu. Özellikle 1950’den sonra yol yapım çalışmaları hızlanmış; İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan gölün üstündeki ’’tarihi köprü’’ ağır yükleri taşıyamaz olmuştur. Londra Asfaltı, bugün ise e-5 denilen yol, Cennet Mahallesinden demiryoluna kadar,tepeyi yararak, kasabanın içine girmeden, kanal üzerindeki bir beton köprü ile bağlanmıştır. Yanında ki ikinci köprü 1980’ de,üçüncüsü ise 1996’da yapılmıştır.

Tren yolu da 1951 yılına kadar Sirkeci-Halkalı hattında Küçükçekmece'ye kadar çift hat olan raylar, sonraları tek hat olarak kullanıldı. 2000 yılında ise çift hat halinde banliyö taşımacılığına başlanmıştır.

Nüfusu gün geçtikçe artan Küçükçekmece;1935'te 706, 1941’de 780 kişilik bir nüfusa sahipti. Dış göçlerin de etkisiyle bu sayı artarak, 01.03.1956 yılında belde belediyesi oldu. 1985 sayımında nüfusu 100 bini aştığı için, 1986’da ilçe oldu.

Eskiden Küçükçekmece denildiğinde,sayfiye yeri akla gelirdi.En çok kasapları ve etleriyle meşhurdu.Hele deniz ile bağlantısı olan kanalın demiryolu kısmında mesire yerleri vardı ki,yazın yer bulmak hep sorun olurdu.

Sonuç olarak;Küçükçekmece,yaşanan tarih boyunca,sürekli önemli bir yerleşim yeri olmuştur.Ancak,19.yüzyılda yaşayan Rum tarihçi A.G. Paspotis’ e göre,Küçükçekmece ’nin ana kervan yollarının ihmal edilişi ve gemilerin artık Tekirdağ’a uğramasıyla gelişmesi önemli oranda durmuştur.

Görülen odur ki,Küçükçekmece’ nin gerilemesinde,eşkiyalık,sıtma ve ticaret yollarının değişmesi önemli etken olmuştur.Tren yolu buradan geçirildiğinde ise gelişmesi iyice yavaşlamıştır.Tarihçi Bausquet bu durumu, ’’ Lokomotif onu uyandıramadı Rhegion ebediyyen ölmüştür’’ diyerek ifade etmiştir.

Oysa, ekonominin dengesizliğine rağmen, ilçemiz sınırları içinde sanayi-ticaret gelişmekte, Belediyenin tüm engellemelerine rağmen çarpık kentleşme hızla büyümektedir. 1970/80’li yıllarda Anadolu’dan ve Balkanlar’dan, ekonomik ve politik nedenlerle göç almasıyla nüfus hızla artmıştır. Gelinen nokta, bugün yaşadığımız Küçükçekmece olmuştur.

Halkalı

Küçükçekmece sınırları içerisinde yer alan Halkalı,Osmanlı döneminden önce bir Rum köyü olarak bilinmektedir.O zamanlar ’’Halka Köyü’’ olarak bilinen bu yerleşim birimlerinin bugün Altınşehir olarak bilinen bölgesinde bir çok tarihi bulguya rastlanmıştır.Yapılan çalışmalar sonrası, duvarları düzenli taş ve tuğladan örtülü bir sarnıcın içinde,Bizans çağına ait sütün başlığının ortaya çıkarılması,burada önemli bir yapının bulunduğunun kanıtı sayılmıştır.Sarnıçtan başka bazı kemer yıkıntıları da saptanmış,ayrıca Kantharos kabartmalı,çok yıpranmış durumdaki bir Bizans sütun başlığı da bulunmuştur.Daha önce yazımızda bahsettiğimiz Yarımburgaz Mağaraları da bölgede yapılan çalışmalar sonucu tarihi önemi ortaya çıkarılan eşsiz ve bir o kadar değerli bir hazinesidir bölgenin...

Tarihi,Paleotik çağa kadar uzanan bu bölgede bulunan,Yarımburgaz Mağaraları’ndan çıkan ve Tuna Suyu adı verilen kaynak suları,Bizans ve Osmanlı Döneminde şehrin su ihtiyacını karşılayan en önemli kaynak olmuşlardır.Halkalı sularının İstanbul’un en eski su tesisleri olduğu,ancak Bizans’ın son dönemlerinde şehre su getiren tesislerin tahrip edildiği bilinmektedir.

İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından su yolu yapımına başlanmışsa da Kanuni Sultan Süleyman ’’Halkalı Suları’’nın varlığını ve önemini keşfederek,1563 yılında bu kaynaklardan şehre su getirecek hazne ve su kemerleri yapımını hızlandırmıştır.

Yapımı 1453’ten 1755’e kadar süren ’’halkalı Su Yolları’’ on yedi adet olup,hepsi de menbaa sularıdır.Ne yazık ki,bunlardan sadece Gaziosmanpaşa civarına su taşıyan ’’Kırkçeşme İsalesi’’ halen çalışır durumda,diğer onaltı su yolu harap olmuş vaziyettedir..

Gölün kuzey uçunda Altınşehir’de 1538’de Kethüda Mustafa Ağa çeşmesi adıyla kurulan eser, İstanbul’un en eski kitabeli ve bir sanat değerine sahip çeşme olarak tarihsel mirasımız açısından özel bir yere sahiptir. Düzenli yontulup işlenmiş küfenki taşından yapılan çeşmenin çift renkli taşlardan bir kemeri ve çok zarif bir aynataşı vardır. Aynataşındaki lüle deliği ise çeşmeye ayrı bir güzellik vermektedir.,

Tarihçi Semavi Eyice. Küçükçekmece’de bulunan beş eski çeşmeden de "Tuna Suyu"nun aktığını bildirmektedir. Bu çeşmelerden en eskisi. Abdüsselam İmareti’nin sınırları içinde olanıdır. Düzenli işlenmiş küfeki taşından yapılan bu çeşmenin yazıtı yoktur. Harap olmasına rağmen, Osmanlı mimarisinin klasik tarzını yansıtır.

Abdüsselam İmareti’nin dış duvarlarının sokak tarafındaki yüzünde bulunan ikinci çeşme ise, uzun yazıtı ile dikkati çeker. Bu çeşme 1795-96 yılında yapılmıştır.

Ayazma sokağının başındaki çeşmenin yazıtı olmadığı gibi, çok onarım gördüğünden, belirli bir sanat karekteri de yoktur.

İstanbul Caddesi’nde ulu bir çınarın dibinde alanı süsleyen çeşme ise yazıtlıdır ve 1642-43 yıllarında yapılmıştır. Mimarisi bugün çok değişikliğe uğradığından herhangi bir güzelliğe sahip olmayan bu çeşme, yalnızca yaşlı ağaç dibindeki okşayıcı görüntüsüyle önem kazanır.

Küçükçekmece’nin beşinci çeşmesi, köprü başındaki yapılardan (han) birinin duvarına bitişiktir. Yazıtsız olan çeşmenin XV. Ya da XVII. yüzyıllara ait olduğu sanılmaktadır.

Azatlı Baruthanesi ve Samlar Bendi

Baruthane Nazırı Mehmet Şerif Efendi’nin önerisiyle, Küçükçekmece’nin kuzeyinde ve göle 4 km uzaklıkta inşa edilen baruthane, tarihe Azatlı Baruthanesi diye geçmiştir. Yapımı bir kaç ayda bitirilen tesisin 1795-1796’da kurulduğu anlaşılmaktadır.1804 yılında ise Samlar Köyü’nün kuzeyinde bir debend yaptırılarak, buradan baruthneye bir kanalla su getirilmiştir. Baruthane, bir kaç kez onarım görmüş ve genişletilmiştir. 1935’te kapatılan Selanik Baruthanesi’ndeki teçhizat da buraya naktedilmiştir.

1877-78 Osmanlı-Rus savaşına kadar faaliyetini sürdüren baruthane, Ruslar tarafından tahrip edilmiştir.

Azatlı Baruthnesi tesislerinden bugün ancak büyük bir havuz ile hangar biçiminde bir yapının yıkıntıları görülür. Baruthaneye egemen yamaçta ise Resneliler Çiftliği’nin kagir köşkünün yıkıntısı yükselir.

Sazlıdere’nin en büyük kollarından birisi olan Samlar Deresi’nin üzerinde bulunan Samlar Bendi, II. Mahmut zamanında, 1826-1828 yılları arasında

yapılmıştır. Azadlı Baruthnesi’nin ihtiyacı olan suyun biriktirilmesi gerekçesiyle yaptırılan Samlar Bendi, 10.14 m yüksekliğinde, 12.22 m tepe ve 15.58 m taban genişliğindedir. İri blok taşlarla kemer-baraj tipinde yapılan Samlar Bendi’nin üstü sai taşlarıyla kaplanmış, hava taratma bir saçak eklenmiştir.

Sol sahilinde sulama tertibatı ve bir de değirmen bulunan bendin sağ sahilinde, bir serbest savak ve savak kanalı inşa edilmiştir. Önemli bir kısmı günümüze kadar ulaşan Samlar Bendi’nin Sazlıdere’yle bütünleştiği yerde Sazlıdere Barajı inşaa edilmektedir.


 

Halkalı Ziraat Mektebi

Padişahların da avlanmak için tercih ettiği kırlık ve koruluk bir alana sahip olan Halkalı’nın bir kısmı, 19.yüzyılın sonlarına doğru MısırlıHurşid Paşa’nın eşi Prenses Rukiye’ye tahsis edilmiştir. Hurşid Paşa’nın çifliği daha sonra, inşaatı 1889’da tamamlanan Halkalı Ziraat Mektebi’ni kurmak için satın alınmıştır.

1891 yılında Halkalı Ziraat ve Bayraktar Mektebi adıyla öğrenime başlayan okulun resmen açılışı 31 Ekim 1892’dir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy, bu okulun baytarlık bölümünün başarılı öğrencilerindendir. Baytar şubesinin 1895’te Kadırga’ya taşınmasından sonra okulun adı Halkalı Ziraat Mektebi olarak değiştirildi.

Rüştiye ve İdadi mezunların alındığı, 4 yıllık ve o döneme göre yüksek düzeyde bir mesleki eğitim kurumu olan Halkalı Ziraat mektebi, kuruluşundan günümüze kadar etkinliğini sürdürmüş önemli ve nadir bir öğretim kurumudur.2003'te son mezunlarını vermiştir ve artık öğrenci yetiştirmemektedir.

Uzun süredir sakin bir tarımsal bölge olarak varlığını sürdüren Halkalı yöresi 1950’lerden itibaren hızla başlayan sanayileşme ve yapılaşma hareketinden payını almış ve yoğunlaştığı Halkalı Bölgesi, etrafındaki İkitelli ve Habibler gibi yerleşimlerle birlikte önemli bir yerleşim ve sanayi merkezi niteliğindedir.

Zafirköy-Sofrantis-Sofraköy-Safraköy-Işıklıtepe Sefaköy

Küçükçekmece İlçesi’nin en önemli yerleşim merkezlerinden, bugünkü adıyla Sefaköy’ ün bilinen ilk adı ’’ Zafirköy’’ dür.Gerçekte, ’’Zafir’’ kelimesinden kaynaklanan bu isim,bölgenin Rumların yerleşim yeri olarak kullanıldığı dönemde Sofranatis olarak değiştirilmiştir.

Osmanlı döneminde avlak olarak kullanılan bu bölgede birçok Osmanlı Padişahı ve erkanı avlandığı kaynaklar arasında yer almaktadır.Bir rivayete göre Sultan Hamid bir gün avlanırken,eşraftan Fehim Efendi’nin konuğu olmuş.Fehim Efendi’nin kendisini ağırlamak için kurduğu sofra padişah tarafından çok beğenilmiş.Bunun üzerine Sofranatis isminin zaten değiştirilmesi gerektiğini,bu vesile ile hem de eski ismine benzerliği açısından bölgeye Sofraköy adını vermiştir.

Sofranatis köyünün,Sofraköy olarak değiştirilmesinden sonra halk arasında bu ismin zamanla Safraköy olarak değişime uğradığı tespit edilmiştir.Cumhuriyet döneminde,’’sofraköy’2 kayıtlara yanlışlıkla ’’Safraköy’’ olarak geçirilmiştir.

1970’li yılların başında ’’Safraköy’’ isminin oldukça kaba olduğunu düşünen dönemin yeni yöneticileri bu ismin değiştirilmesi talebinde bulunmuşlardır.Bu bölgeye Işıktepe isminin değiştirilmesi talebinde bulunmuşlardır.Bu bölgeye Işıktepe ismi verilmesi yönünde girişimde bulunan yöneticilerden yanıt:’’Bu ismin değiştirilmesi için,gerek sivil ve gerekse askeri haritalarda değişiklik yapmak gerektiği,bunun ise oldukça zor olduğu,şimdilik bu isteğin yerine getirilemeyeceği’’ bildirilmiştir.

1974 ve 1975 yıllarında o dönemin Safraköy Belediye Başkanı olan Tayyip Şengül’ün girişimleriyle Sefaköy isminin verilmesi yönünde çalışmalarını sürdürmüş ve Ankara’dan gelen olumlu yanıtla bölgenin adı ’’ Sefaköy’’ olarak değiştirilmiştir.

Birkaç medeniyetin izlerini üzerinde taşıyan bu bölge tarihi süreç içerisinde çok önemli eserlerinden birer ikişer mahrum bırakılarak, yerleşim alanı olarak değerlendirilmiştir. Bölgede yapılan kazılarda önemli ölçüde altın v.b değerli eserler bulunmuş ve bunlar yok edilmiştir.Şuan Hava Limanı olarak kullanılan bölgenin E-5 kısmında mermer sütunların altında bir küp altın bulunduğu, bugün hayatta bulunan kişilerce rivayet edilmektedir.

Günümüzde bu eserlerden sadece birkaç su sarnıcı kalmıştır ki,bunlar da gelişigüzel yapılaşmalar sonucu kaybolmaya yüz tutmuştur.

Göller ve akarsular

Küçükçekmece Gölü

İstanbul'un 15 km batısında yer alan ve 14 km’ lik bir alan kaplayan Küçükçekmece Gölü;son jeolojik dönemdeki buzullaşmanın erimesiyle,denizlerin seviyelerinin yükselmeleri sonucu,Çanakkale Boğazı’nın yarılarak Marmara Çukurunun dolması,bu deniz istilasıyla eski vadi ağızlarının boğularak ’’ria ’’ ların ortaya çıkması sonucu önce koy,zamanla da kıyı kordonuyla kaplanarak lagün haline gelmesiyle oluşmuştur.

Gölün ağız kesimi kıyı kordonu ile kapalı olmasına rağmen,gölün denizle ilişkisi 1.5 metre derinliği olan bir geçitle sağlanmaktadır.Bu nedenle,gölün suyu yarı tuzludur.Ancak,son zamanlarda yapılaşmanın artması,gölün besleyen akarsuların cılızlaşması nedenleriyle,bu geçit ender olarak bağlantı sağlayabilmektedir.

Çevresinde eosengre ve kalkerleri ile üst miyosen kum marn ve kalkerleri bulunan Küçükçekmece Gölü,doğusundan Nakkaş Deresi,batısından Eşkinoz Deresi ve bunlar arasındaki Sazlıdere’den beslenmektedir.

Küçükçekmece Gölü’nde, eskiden bol miktarda balık bulunurken, 1970’lerden sonra evsel ve sanayi atıklarla gölün kirlenmesi sonucu, balıkların yaşamı olumsuz yönde etkilenmiştir.

Bu kirlilik, göl suyunun Büyükçekmece Barajına aktarılarak kullanım projesini de engellemiş olup 1992’debitirilen isale hattı kullanılamamıştır,

Küçükçekmece Gölü’nün kirlenmesini engellemek amacıyla başlatılan kollektör çalışmaları ise yarım kaldığı için, sanayi atıkları büyük ölçüde azalmış olsa da, evsel atıklar hala göle akmaktadır. Bunun sonucu olarak Küçükçemece Gölü halen tamamen ötrofik (sucul ortamlar-"daki fosfatlı ve azotlu besinlerin aşırı çoğalması sonucu oksijenin azalması. su kalitesinin kötüleşmesi, yeşillenme) durumdadır.

4 Haziran 1999’da, Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu tarafından organize edilen ve Küçükçekmece Belediyesi’nin de destek verdiği, "Küçükçekmece Gölü’nde Çevre Sevgi Zinciri" etkinlik projesiyle, gölün kurtarılması için henüz geç kalınmadığı vurgulanmış, çözüm önerileri sunulmuştur.

Sazlıdere

Yaklaşık 40 km. uzunluğunda olan Sazlıde.re, İstanbul’un Küçükçekmece Gölü’ne dökülen en önemli akarsuyudur. Dursun Köyü’nün güneyindeki’ Küçük

su havzalarının sularını toplayarak, güneydoğu yönünde akar. Küçükçekmece Gölü’nün yakınlarında tabanını genişleterek göle dökülür. 84 km2 yağış alana sahip Sazlıdere’nin, Bosna istasyonu’ndaki ortalama debisi 0.928 m3/sn. olup, yıllık ortalama su hacmi 35 milyon m3 dolayındadır. Sazlıdere’nin eski Samlar Köyü’nü de içine alacak şekilde baraj haline getirilmesi ve su tutması için kapaklarının kapalı olması nedeniyle, Küçükçekmece Gölü, kendini besleyen bu önemli kaynaktan mahrum kalmıştır.

Nakkaş Deresi

Küçükçekmece Gölü’ne dökülen ikinci önemli akarsuyudur Küçükçekmece Gölü’nün Kuzeyinde kalan küçük havzasının sularım toplayan Nakkaş Deresi, yaklaşık 43 km2 yağış- alanına sahiptir. Debisi ortalama 0.344 m3/sn, yıllık ortalama su hacmi 14 milyon m3’dür.

üçükçekmece geniş düzlükler halinde az dalgalı (engebeli) bir alana yayılmıştır. Deniz ve göl kıyılarında içerilere doğru yükseltiler artar. Kuzeydeki tepelerde yükseklik 200 metreyi bulur. Vadiler oldukça belirgin görünümdedir, ilçemizdeki gölün morfolojik (biçim) yapışı nedeniyle tam ve tipik bir lagün (yalı) gölüdür. Dünyada pek ender oluşan lagün göllerden birisidir ve bir doğa harikasıdır.

İlçemiz alanında kalan akarsular uzunlukları, kısa ve su rejimleri, debileri, düzensizdir. Bir kesimi hızlı kentleşme ve sanayileşme nedeniyle yerleşme ve sanayi alanları içinde kalmış oldukları için sanayi ve kentsel atıkları denize boşaltan derelere dönüştüler.

Küçükçekmece İlçesinin tarihi bir bakıma İstanbul’ un tarihidir. İstanbul’a egemen olan bir imparatorluk Küçükçekmece yöresinde egemen olmuştur. Küçükçekmece’nin yüksek kesimlerinde REGİON adlı bir bölge vardır. Roma İmparatorluğu’ nu Bizans’a bağlayan en önemli yollarından VİAEGNETİA, Region’ dan geçerdi. Yüzyılın ortalarında büyük bir deprem de, bunların yıkıldığı çeşitli kaynaklarda ifade edilmiştir. Küçükçekmece İlçesinin en eski yerleşim yeri, Küçükçekmece gölünün kuzey kesiminde bulunan Yarımburgaz mağaralarıdır. Buralara paleotik çağdan itibaren yerleşme başlamıştır. Tarihi Paleotik çağa uzanan bu bölgedeki tarihi yerler, Günümüz öncesi 730.000 ila 130.000 yılları arasını kapsayan Yarımburgaz Mağaraları, M.Ö.2.Yüzyıl-M.S.2. yüzyıllar arası Region kitabeleri. Yavuz Sultan Selim’in has defterdarı Abdül Selami Bey Türbesi Tekke ve Zaviyesi, 17.Yüzyıl Mimar Sinan Köprüsü ve 18.Yüzyıl Küçükçekmece Meydanı Çeşmesi’dir. Cumhuriyet döneminde ise yoğun nüfus akımı 1950’ den sonrasına rastlamaktadır.

BASIN

İLÇEDE haftalık ve günlük olarak yerel gazeteler yayınlanmakta olup bunlardan en çok okunan günlük olarak yayınlanan; HABERDAR (www.haberdargazetesi.com) YAY-SAT bayilerinde de satılmakta ve ilçe sorunlarına eğilmektedir...

Nüfus

Bölgede yoğun nüfus artışı Cumhuriyet sonrasında, 1950'lerde başlamıştır.

Küçükçekmece İlçesi
Yıllara Göre Nüfus
1935 1,806
1940 2,280
1945 2,487
1950 3,097
1955 6,871
1960 16,544
1965 37,003
1970 74,769
1975 119,293
1980 182,715
1985 338,778
1990 479,419
1997 460,388
2000 589,139
2007 785,392
2009 674,795

22 Ekim 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımına göre 1.004'ü köylerinde, 597.135'i merkezinde olmak üzere toplam 589.139'dir. Nüfus artışı % 0,66 düzeyindedir. Okur yazar oranı %80'dir. Nüfusun geneli düşük gelirli isçi ve memurdur. 1992'de Avcılar'ın, nüfusu 500.000'e yaklaşan Küçükçekmece İlçesi'nden ayrılmasıyla, ilçe nüfusu 125.000-130.000 azalmış, ancak bu bölünmeye rağmen eski nüfusunu geçmiştir. 1970'lerde çok boş ve çok sakin olan Küçükçekmece, 1980'lerde İstanbul'da gecekonduların hızla artmasıyla Küçükçekmece'de ki nüfus birden 100.000'i geçmiştir. Küçükçekmece'nin semti olan Sefaköy ise 1970'lerde 2000 iken,1975'te 6000'e ulaşmıştır. 1980'lerde ise 10.000'i geçen Sefaköy, Tez Yuvam ve Tez kent gibi siteler yapıldıktan sonra 1988'te 25.000'e ulaşmıştır. 1990'da Apartmanlar ortaya çıkınca Sefaköy 45.000, Küçükçekmece 400.000'i geçmiştir. Şu anki Sefaköy'de nüfus 200.000 civarındadır. Küçükçekmece şu anki nüfusuyla 1.000.000 civarındadır.

Sosyal Hayat

İlçenin büyük bir kısmında yer alan yapılaşmalar, imar planı ve teknik şartlara uygun yapılmaktadır. Genellikle ferdi yapılaşmanın görüldüğü ilçede, 1990'lardan başlayarak "toplu konut" yapılaşmaları da hızlanmıştır. Özellikle, TEM Otoyolunun bu bölgeden geçmesi, İkitelli ile İstanbul arasındaki ulaşım seçeneklerini arttırmıştır. Dahası ulaşım süresinin kısalması sonucu bölge önem kazanmaya başlamıştır. Öte yandan gözle görülür oranda yapılan Organize Sanayi Bölgesi yatırımları, buradaki sanayinin gelişimini de hızlandırmıştır.

Küçükçekmece ilçesi, esasen yoğun bir sanayi bölgesi niteliğindedir. İlçede 200'nin üzerinde büyük fabrika, sanayi-ticari siteleri ile ilçe sınırlarında bulunan Belediye'ye kayıtlı yaklaşık 10.000 sanayi işletmesi ve atölye mevcuttur. Bu nedenle de, nüfusun yoğunluğunun işçiler ve onların ailelerinden oluşturtuğunu söyleyebiliriz.

Elektrik, Su-Kanalizasyon Hizmetleri,kaçak yapılaşmanın olduğu istisnai yerleşimler dışında ulaştırlmıştır. Ancak plansız ve kaçak yapılaşmanın olduğu bölgelerde yapılarda kaçak elektrik kullanılmaıldığı görülmüştür.

İlçenin sınırları içinde, son dönemde yapılan 80.000 kişi kapasiteli Atatürk Olimpiyat Stadı ve 49 kooperatif ve 33.000 iş yeri bulunan İkitelli Organize Sanayi Bölgesi gibi yatırımlarla ilçe hızlı gelişimini sürdürmektedir.

2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'un Kültür ilçesi Küçükçekmece'de modern mimarisi ve teknik açıdan son derece donanımlı altyapısıyla, her türlü sosyal ve kültürel etkinliğin rahatlıkla gerçekleştirilebileceği Cennet Kültür ve Sanat Merkezi (CKSM), Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi (HKSM) ve Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi (SKSM) mevcuttur. İlçe hassas bir konumdadır. Türkiye’ nin her yöresinden gelen farklı, ırk, dil ve mezhebe mensup insanlar 5 yıl içinde bölge nüfusunu 2-3 kat arttırmıştır. Tamamen polis denetiminde olan bölgemizde koruyucu güvenlik hizmetlerinde ve suç oranının azaltılmasında başarılı olabilmek için öncelikle polis araç - gereç sayışım artırılması gerekmektedir. Bu gün her mahalleye birer asayiş ekibi ve üç önemli noktaya birer trafik ekibi verilmediği sürece başarılı emniyet hizmetinin halka verilebileceği iddia etmek mümkün değildir. İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı 3 Polis Merkezi Amirliği ve 3 Polis Noktası ile idari Büro, E.K.K.M, Sivil Savunma Hizmetleri, Bilgi İşlem, Genel Disiplin, Siyasi Büroya bağlı terörle mücadele, Güvenlik Büro, Koruma Büro, Asayiş Büroya bağlı Asayiş Büro, Ekipler Büro, Ruh.Teb.İşl.Br. Amirliği, G.B.T Büro Amirliği, Çocuk Büro Amirliği, İdari Destek Büroya bağlı Personel Büro, Lojistik Büro, Araç Büro, Eğitim Büro,Trafik Tescil Bür ve Pasaport bürosu bulunmaktadır, l Emniyet Müdürü, 2 Emniyet Amiri, 15 Başkomiser , 10 Komiser, 5 Komiser Yardımcısı, 664 polis memuru, 11 G.İ.H.M., 22Bekçi, 1 Yardımcı Hizmetli olmak üzere toplam 735 personel görev yapmakta olup, toplam 170 personele ihtiyaç vardır.

735 mevcut personel, 48 adet çeşitli araç, ile 62 makineli tabanca, 13 sabit telsiz, 48 oto telsizi, 41 el telsizi, 100 çelik yelek, 13 projektör, 5 reflektör, 96 yağmurluk, 2 el dedektörü, 250 kelepçe, 14 kalkan, 350 cop, 9 megafon, 4 gaz maskesi, 13 projektör ile hizmet vermektedir.

Eğitim ve Kültür

İlçe genelinde 62 İlköğretim okulu, 10 Genel Lise (4 adedi Yabancı Dil Ağırlıklı Lise) 8 Meslek Lisesi, 3 Anadolu Lisesi ve 15 müstakil Anaokulu olmak üzere, toplam 96 adet resmi okul bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, ilçede 1 Halk Eğitim Merkezi, 1 Çıraklık Eğitim Merkezi, 1 Sağlık Eğitim Merkezi, 1 Öğretmenevi ve 5 ayrı Kültür Merkezi bulunmaktadır.

Resmi okulların yanında, toplam 12 özel okul vardır. Bunların 3 adedi Anaokulu, 4 adedi İlköğretim okulu, 4 adedi Lise ve 1 adedi Akşam Lisesi'dir. Ayrıca 2005 yılında kurulan bir özel üniversite de (İstanbul Arel Üniversitesi) hizmete başlamıştır.

Küçükçekmece Milli Eğitim Müdürlüğü

Küçükçekmece ilçesi ve milli eğitim müdürlüğü 1988 yılında Bakırköy'den ayrılarak kurulmuştur.

Küçükçekmece'nin kuruluş yıllarında, bir mahalle konumunda olan Avcılar' da dahil olmak üzere bütün ilçede 52 okul ve 32 okul binası mevcuttur. Bina ve kurum arasındaki orantısızlığın sebebi aynı binanın farklı okullar tarafından kullanılmasından kaynaklanmaktadır. İlçede kuruluş itibariyle hiç meslek lisesi yoktur. Mevcut 4 lisede 80 kişilik sınıflarda ikili eğitim yapılmaktadır. var olan İlköğretim Okulu sayısı ise sadece bir' dir. Öğretmene hizmet verecek Dispanser, Lojman ve Öğretmenevi gibi hiçbir sosyal kurum yoktur. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ilk önce Gültepe İlköğretim Okulunun 2. katına taşınır, daha sonra devlet-vatandaş işbirliği ile aynı okulun üstüne kat çıkılarak tefriş ve tanzimi yapılır ve kurum İlçe Milli Eğitiminin beyni olacak şekilde teknoloji ile donatılır. Bir tane olan ilköğretim okulu sayısı 69'a, 4 olan lise sayısı 10'a, hiç olmayan meslek lisesi sayısı 10'a çıkartılır. Anadolu lisesi, Yabancı Dil ağırlıklı liseler M.L.O. okulları ve 15 ana okulu ile Küçükçekmece sadece İstanbul'da değil Türkiye çapında standartları zorlamaya başlar. "Kendi okulunu kendin yaptır. Okul yaptıramıyorsan derslik yaptır." kampanyaları sürekli ve sistemli bir şekilde yürütülerek ilçeye 50 bağış okul kazandırılmıştır.

Mesleki ve teknik eğitim ise İkitelli organize sanayi bölgesinin ilçemizde bulunması sebebiyle önemli gelişmeler kaydetmiştir. Kuruluştan bu yana geçen zaman içerisinde Küçükçekmece' de öğretmen sayısı yaklaşık 4000'e öğrenci sayısı ise 150.000'e ulaşmıştır. Sosyal ve Kültürel faaliyetler artarak devam etmiş öğretmenler ve Milli Eğitim çalışanları arasında birlik ve beraberlik sağlanmıştır. Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü örgütünü yerleşik binalarla güçlendirirken bir yandan da yetişkin insanlarımızın tamamını eğitimden geçirmek amacı ile çok ve çeşitli kurslar açmaya devam etmektedir. Öğretmen ve öğrenciler arasında spor müsabakaları düzenlenerek iletişim güçlendirilmektedir.

Çevre şartları kullanılarak ihtiyacı olan öğrencilerimize giyecek, burs ve kitap yardımları yapılmaya devam edilmektedir.Çıraklık eğitim merkezi ve meslek edindirme kursları çalışmalarını sürdürmektedir. İlçemiz modern bir sağlık eğitim merkezi ile 58 .yatak kapasiteli bir öğretmen evine, kavuşturulmuş olup; bu gün ilçemizde 69 tane ilköğretim okulu, 10 tane genel lise, 4 tane Anadolu lisesi, 10 tane meslek lisesi, 15 tane anaokulu bulunmaktadır. 1 HALK EĞİTİM 1 MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ bulunmaktadır,

Müdürlüğümüz İlçe Milli Eğitim Müdürümüz ve 5 Şube Müdürünün yönetiminde, Okul ve Kurumlarımızın değerli, çalışkan ve fedakar müdürleri, öğretmenleri ve hizmetli personeliyle mevcut başarısını sürdürmektedir.

Bu gün İlçe Milli Eğitim müdürlüğümüz teknolojinin sahip olduğu tüm yenilikleri kullanabilen çağdaş ve Atatürkçü düşünce anlayışına sahip vizyoner yönetim kadrosu ve çalışkan , deneyimli personeli ile hizmet vermektedir.

Yapılan bütün çalışmalar Atatürk İlke ve İnkılaplarının ışığında sürdürülen bir bayrak yarışıdır.

Amaç Atatürk'ün gösterdiği hedefe, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için eğitimin tek çare olduğunu alabildiğince geniş kitlelere anlatabilmektir.

Efsane [değiştir]

Zamanında gölün olduğu yerde bir köy varmış. Kış aylarından birinde bir gün bir adam artık dilencimi kaçakmı bilinmez yaşlı başlı bir ihtiyar ev ev gezip yiyecek dileniyormuş. Kimin kapısını çalsa; -Hadi git buradan pis dilenci! , şeklinde laf atılıyormuş kendisine. En sonun da bir eve gelmiş ki kapıyı genç bir kız açmış adama sıcak bir kahve ve ekmek vermiş. Adam da daha sonra oradan minnettar bir şekilde ayrılırken; -Kızım sana bir nasihatim var eğer günün birinde bu köyü terkedecek olursan sakın arkana bakma! , demiş. Ve bir an içinde şiddetli tipinin içind gözden kaybolmuş. ... Aradan yıllar geçmiş bizim yardımsever kızımız serpilmiş çoluk çocuğa karışmış torunları olmuş ve ailesi bir bir köyden başka yerlere göç etmiş. Gün gelmiş demiş ki kendi kendine; -Ben neden burada kalıyorum ki böyle bir başıma. Hazırlanmış gücü yettiği kadar ve köyün yanındaki tepeye varmış en kısa sürede. Gitmeden son bir şu güzelim köyüne bakmaya yeltenmiş ki, tam arkasını dönerken gençliğinde ihtiyarın söylediklerin anımsamış. Ama artık olan olmuş, dağların arasında nerden geldiği belli olmayan bir sel basmış köyü herkes ve herşey köyde ne var ne yoksa sular altında kalmış.


 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!